Prisoner's Dilemma, insan doğasının karmaşıklığını ve bireysel çıkarların sosyal sonuçlarla çeliştiği durumları anlamak için kullanılan önemli bir oyun teorisi modelidir. Bu kavram, bireylerin kararlarının nasıl etkileşimde bulunduğunu ve bu etkileşimin sonucunda ortaya çıkan sonuçların nasıl şekillendiğini incelemek için kullanılır. İlginç bir şekilde, Prisoner's Dilemma, toplumun genel çıkarlarına aykırı davranışların bile neden ortaya çıkabileceğini açıklamak için kullanılan bir modeldir. Bu yazıda, Prisoner's Dilemma'nın temellerini anlayacak ve kavramın ortaya çıkardığı sonuçlarına dair bir bakış açısı elde edeceksiniz.
Prisoner's Dilemma (Tutsak ikilemi), belirli bir grupta olan ya da ortak olan kişilerin yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek, birbirlerinin çıkarlarını düşünmemesi ve kötü olarak etkilemesini ifade eder. Prisoner's Dilemma, tamamen matematiksel düşünen iki kişinin iş birliği yapamayacağını gözler önüne seren oyun teorisinin temel senaryosu olarak görünse de iş birliği yapmak bu kişiler için faydalı olacaktır.
Prisoner's Dilemma teorisinde iki suçlu ayrı ayrı sorgulanır. Her iki suçlunun da önünde ceza indirimi için suç ortağı üzerine suçu atması ve suç ortağına sadık kalmak için, suç ortağının da aynısını yapacağını umarak sessiz kalması olmak üzere iki seçenek vardır.
Normal şartlarda, bireysel olarak hareket ederek daha olumlu sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir. Ancak, Prisoner's Dilemma gibi durumlarda genellikle bireysel eylemler daha kötü sonuçlar doğurabilir. Bu zorlu durumu çözmek için, bireysel düşünceye sahip kişileri teşvik etmek için daha iyi teşvikler sağlanması önerilir. Bu kişilere birlikte çalışmanın önemi ve toplumsal bir perspektif kazanmanın faydaları hakkında bilgi verilmesi etkili bir çözüm olabilir. Bu şekilde, tutsak ikilemindeki kişiler, çoğunluğun refahını gözeterek kararlar almayı tercih edebilirler.
Prisoner's Dilemma Kim Tarafından Tasarlandı?
Prisoner's Dilemma ilk olarak 1950 yılında Merrill Flood ve Melvin Dresher tarafından, RAND Corporation kuruluşunun stratejik etkileşim üzerine yürüttüğü çalışmalar bağlamında tasarlanmış ve tartışılmıştır. Daha sonra Albert Tucker ise Prisoner's Dilemma’yı tanıtan bir hikâye yazmıştır. Bu hikâye ilk kez Luce ve Raiffa’nın 1957 yılındaki baskısında yer almıştır.
Hikâyenin olası bir versiyonu olarak; hikâye, iki mahkûmun nasıl tutuklanıp, tecrit edilmiş hücreye yerleştirildiğinden bahsediliyor. Mahkumlardan her biri, suç ortağının iyiliğini değil, sadece kendi rahatlığını ve refahını önemsiyor. Her ikisi de hapiste kaldıkları yıl sayısını en aza indirmek için çabalıyor ve bunu istiyor. Polis ise her iki mahkumla ayrı ayrı konuşuyor ve bir teklif yapıyor. Polisin teklifi, itiraf etmeleri ya da susmaları yönündedir. Eğer mahkumlardan her ikisi de itiraf ederse, 10 yıl hapis cezası alacak. Eğer mahkumlardan biri itiraf eder ve diğer suç ortağı sessiz kalırsa, bir yıl ceza alacak ve suç ortağı ise 25 yıl hapis cezası alacak. Ancak mahkumlardan her ikisi de sessiz kalırsa, ikisi de 3 yıl hapis cezası alacaktır.
Şerifin bu konuşması ve sunduğu teklif göz önüne alındığında, her mahkûm “suç ortağım sessiz kalırsa, benim itiraf etmem daha iyi olabilir çünkü bir yıl hapis cezası almak üç yıldan daha iyidir” şeklinde bir düşünce yürütebilir. Sonunda ise her iki mahkûmda itiraf eder ve 10 yıl hapis cezası alır.
Prisoner's Dilemma Örnekleri
Ekonomi alanında Prisoner's Dilemma, olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabilecek örneklerle doludur. Ortak nokta ise, karar verme hakkını elde eden her bir kişinin karşılaştığı teşviklerin, her birini toplu olarak daha kötü sonuçlara yol açan davranışları teşvik ederek, toplu olarak daha iyi durumda olmalarını sağlayacak seçimlerden bireysel olarak kaçınma eğilimi göstermesidir. Bu noktada, bireylerin toplumun refahını gözeterek iş birliği yapma yolunu tercih etmeleri önemlidir. Bu şekilde, ekonomik alanda daha sürdürülebilir ve kazançlı sonuçlar elde etmek mümkün olabilir.
Bu tür durumlar, Tragedy of the Commons (Ortak varlıkların trajedisi) olarak adlandırılan bir örnek olabilir. Bir ortak havuzdaki doğal kaynağın korunması ve sürdürülebilirliği için ortak avantajların sağlanabilmesi için yeniden yatırım yapılması gerekir. Ancak, her bireyin kendi çıkarını en üst düzeyde tutma teşvikiyle, kaynağın mümkün olduğunca hızlı bir şekilde tüketilmesi eğilimi bulunur. İş birliği yapmanın yollarını bulmak, herkesin daha iyi durumda olmasını sağlayabilir.
Öte yandan, fiyat tespit gruplarının davranışları da bir Prisoner's Dilemma olarak değerlendirilebilir. Bir fiyat tespit grubu üyeleri, tüketicilerden ekonomik üstünlük sağlamak için fiyatları yüksek tutarak çıktıyı kısıtlarlar ve toplu olarak zenginleşmeyi hedeflerler. Ancak, her fiyat tespit grubu üyesinin bireysel olarak fiyat tespit grubunu aldatmak ve kendi kazancını artırmak için üretimi artırmak gibi bir teşviki vardır. Fiyat tespit grubunun faaliyet gösterdiği toplumun refahı açısından, fiyat tespit grubunu çökerten bir Prisoner's Dilemma, toplumun genel olarak daha iyi duruma gelmesinin bir örneğidir. Bu durum, toplumun nasıl daha iyi bir şekilde yönetilebileceğini gösterir.